"ÖTE"-Kİ ben
LEZBİYEN-FEMİNİST DERGİ

 

- 10 Kişi daha devlet memuru ve öğrenci oldukları için isim ve soyadlarını veremiyoruz*

* : Yasalardan ve toplum baskısından dolayı isim verilmesini istemedikleri için isimlerini veremiyoruz.

PROJENİN ÖZETİ:

Aylık çıkarılması planlanan lezbiyen-feminist bir dergi. Hazırlanmasından yazılan yazılara kadar her aşamasında kadın emeğinin ürünü olması tasarlandı.

Lezbiyen-feminizm ve diğer feminizmler arasındaki farklılık ya da aynılık üzerine yeni bir kadın bakış açısı ve politikası oluşturmayı amaçlıyoruz.

PROJENİN AMACI:

PROJENİN İÇERİĞİ:

Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde basılacak. 32 sayfa olması planlanıyor. Eşcinsellik ve lezbiyenlik üzerine yazılar, feminist yazılar, bilgilendirme gibi bölümler olacak. Lezbiyen ve heteroseksüel feministlerin yeni kadın politikası üzerine düşünce üretebileceği ve örgütlenebileceği bir dergi olmasını planlıyoruz.

 

TÜRKİYE’DE LEZBİYENLERİN DURUMU VE PROJENİN TÜRKİYE’DE

GERÇEKLEŞTİRİLMESİNİN SEBEPLERİ:

Geleneksel akımların dışında "yeni" sosyal hareketler (çevreci anlayış, anti-nükleer hareket, feminizm, eşcinsel kurtuluş hareketi...) Türkiye’de kendini ‘80li yıllarda göstermeye başlamıştır. Bu bakımdan sözü geçen sosyal hareketlerin tarihi de çok yeni ve attığı adımlar da çok küçüktür. Feminizm Türkiye’de söz söylemeye başlayalı beri, bir "hareket" olarak çıkışında "geleneksel sol"un etkisinden kurtulamadığından olsa gerek lezbiyen sözcüğünü bile 2000’li yıllara geldiğimizde yeni yeni telaffuz eder olmuştur. Yapılan çalışmalar ( dergiler: Pazartesi, Eksik Etek, Roza, Uçan Süpürge... vs. , partiler "için" kadın çalışmaları v.b.) da antiseksist politikanın güdülmesi ama bunu yaparken antiheteroseksist olunmayıp homofobinin, heteroseksizmin ve dolayısıyla seksizmin tuzağına düşülmesi bu projenin hayata geçmesi için en belirleyici unsur olarak karşımızda durmaktadır.

Eşcinseller, "doğal olarak" düzene muhaliftirler. Bizim düşüncemize göre; cinsellik temelli bir siyasal ideoloji zorlama ve dayatma olur; üstelik gereksizdir de. Böyle bir çaba içinde olmak karşısında olduğumuz gettolaşma, çoğunluktan ayrışma ve azınlığın kendi "normalliği"ni yaratması gibi yanlış bir yön sapması yaşatır. Eşcinsellerin de çok farklı toplum katmanlarından gelmesi siyasal, sosyal, kültürel farklılıkları da elbette doğal olarak getirmektedir. Oluştırmaya çalıştığımız " "ÖTE"-Kİ ben " çerçevesi içinde antifaşist bir siyasal duruşta birleşemiyeceğimiz hiçbir grup olmadığını düşünüyoruz. Çünkü; Türkiye’nin içine yuvarlanmakta olduğu ırkçı, gerici, militarist çukurda ilk boğulanlardan biri de "biz" olacağız. "Ezilenler" farklı olsa da "ezenler" hep aynıdır. Gündüz annelere cop indirenler, geceleri gay, travesti "avına" çıkmaktadırlar. "Ezilenler"in böyle ortak bir "ezen"i varken birleşme mücadelesi vermekten başka mantıklı bir yol göremiyoruz.

Durum böyleyken ülkemizde yaratılamya çalışılan "eşcinsel kurtuluş hareketi" içerisinde lezbiyenlerin kamusal alanda da görünürlükleri gaylere oranla daha az ve daha zor olmuştur. Bu yüzden de Eylül ‘94’ten beri çıkan Kaos GL’de lezbiyenlerin sesi az çıkmış ya da hiç çıkmamıştır. Bu da bize göstermiştir ki ayrı bir oluşum gereklilik olarak kendini bize dayatmaktadır. Bu "ses" lezbiyen-feministlerin "sesi"dir. Tercihlerini değil politik duruşlarını haykıran... Bu "adım" lezbiyenlerin "adım"ıdır. Lezbiyen-feminist politikanın yaşadığımız topraklar da yolunu açan...

Biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti yasalarında eşcinsellik üzerine bir düzenleme bulunmamaktadır. Böyle bir düzenleme bulunmaması biz eşcinsellerin başlarına ne geleceğini belirsizleştirmektedir. Unutmuyoruz! Bizler için "vaadedilmiş topraklar" yoktur.

Son günlerde gün geçmiyor ki medyada eşcinsellikle ilgili bir haber olmasın... Örneğin "lezbiyenlik moda oldu". Tuzak içinde tuzaklarla yolumuza devam etmek zorundayız. "Onlar" biliyor, yok saymaya çalışıyor, biz de biliyoruz; yaşamaya çalışıyoruz. "Moda" gelip geçici bir şey, asla bir yaşam biçimi haline gelemez. Otoritenin karşısına taleplerle çıkmaz, egemen ideolojinin içinde bir yerlere sıkışır kalır. Ses çıkarmayan, uslu çocuklar gibi gelip geçici bir hevesi yaşamak isteyenlerdensek sistem bize nimetlerini sunmaya hazırdır: "al sana bar", "al sana sinema", "al sana pornografi", "al sana yatakodası"; sana kim karışıyor? Açık bir ikiyüzlülük... Biz eşcinseller devlet ve toplum baskısı altındayız, erkek-egemen, heteroseksist ideoloji bizler için bir nebze izin vererek açtığı/yaptığı bar, sinema, pornografik yayın sayesinde yeni bir sektör kazanmakta ve kar elde etmektedir. Bunun, sistemin bizi tanıması ve bizim özgürleşmemizle bir ilgisi yoktur. Bazı Batı Avrupa ülkelerinde de egemen ideoloji eşcinselleri sistemin içine kanalize etmenin çaresini eşcinsellere evlenme ve evlat edinme gibi haklar tanımakta bulmuştur. Bu söylemler ve haklar ilk bakışta özgürlük gibi görünse de biz eşcinsel kurtuluşçularının yükselen mücadelelerine ket vurmanın bir yoludur. Heteroseksist toplumun hoşgörüsüyle değil heteroseksist topluma rağmen varolacağız! Türkiye’de varolan erkek-egemen toplumdan, düzenden dolayı biyolojik kadın cinsiyeti zaten "öteki" kategorisindedir. İşte eşcinsel kadın bu yüzden iki kez "öteki"dir. Buna rağmen hiçbir politik ve sosyal oluşum (geleneksel ya da yeni) lezbiyen-feminist politika üzerine söz söylemez. Onun içindir ki lezbiyen-feministler "ÖTE"-Kİ ben’in çatısı altında kendi sözlerini söyleyip politik duruşlarını belirlemek durumundadırlar.

Çünkü; "yeni" sosyal hareketler seksizmin tuzağındadırlar!
Çünkü; eşcinsellik sadece cinsel tercih değildir!
Çünkü; şimdiye dek oluşmuş gruplar, yeterince "ben"i anlatmadılar!
Çünkü; grup çalışmalarında sadece "sohbet" istemiyorum!
Çünkü; yalnızlaşmak ve umutsuzluk beslemek istemiyorum!

Bu haykırışlar Türkiye’de yaşayan her lezbiyenin haykırışıdır. Biz toplumun her alanında varız, söyleyecek çok sözümüz, alacak çok uzun bir yolumuz var ve artık örgütlenmek zorundayız, dayanışarak aşmak zorundayız; buna başlama yeri de " "ÖTE"-Kİ ben" olacaktır.

home

email

Kontakt

Plan

Infos

Bilder

Links